Peryön 26. İnsan Yönetimi Kongresi’nin 2. Gününde Bekir Ağırdır ve Evrim Kuran araştırmalar ışığında Yeni Kuşaklar Ve Yeni İnsan Kaynakları Politikaları’nı ele aldılar. Bu oturumdaki amaç; Yeni Hayat Ritmini ve gelecek nesilleri doğru anlayarak, Türkiye’nin gençlerini küresel gözlükle değil, bulundukları kültürde görmek ve öngörü ortaya koymaya çalışmaktı.
Batı kültüründen gelen kalıpların bize uymadığı herkesin malumu. Bu uyumsuzlukla birlikte geçmişte ortaya konan teoriler de geçerliliğini neredeyse yitirmiş durumda. Kendi içimizdeki farklılıkları dikkate alarak politikaların oluşturulması, gelecek nesillere uygun bir çalışma ortamı hazırlama görevi de İnsan Kaynaklarına düşüyor. Bekir Ağırdır ve Evrim Kuran tarafından yetişme tarzı, kültürel farklılıklar, gelir grubu gibi önemli etkenleri dikkate alarak yapılan araştırmalar ışığında gerçekleşen oturumdan dikkat çeken başlıkları sizlerle paylaşmak istedim:
- Şimdi yaşanan şey bir çağ değişimidir. Bilgi toplumu sezgileri ve duyguları dikkate alarak yaşıyor.
- Sanayi toplumunun teorileri rasyonel bireylere göre düzenlenmişti. Ancak bugünün bireyleri rasyonel değil duygusaldır. O kurallar bugüne uymuyor.
- 000 kişiyle yaptığımız çalışmada “Takım Çalışmasına Yatkın Olmadığımız” sonucu çıkmıştır.
- Türkiye’de 206 üniversite olmasına rağmen %66’lık bir Yetenek Kıtlığı bulunmaktadır.
- Eğitim sistemimiz yeteneğe yatırım yapan bir sistem değil. Vasatlaşmanın önünü açan sistemlerden vazgeçmemiz gerekiyor.
- Yaptığımız Ergen (üniversite altı gençler) Araştırmasına göre %55 genç daha hayata atılmadıkları halde gelecek kaygısı taşıyor ve kendini stres altında hissediyor. Yüksek gelirli gençlerle alt gelir grubundakiler arasında stres koşulları arasında fark bulunmuyor.
- Bugüne kadar hem neyin değişeceğini konuştuk ancak neyin değişmeyeceğini hiç sormadık. “Ortak Umut İhtiyacı” hiçbir zaman değişmeyecek.
- Şirketler çalışan memnuniyet anketlerine tonlarca para harcıyor ve sonuç alamıyor. 2 aksiyon ile bunu %100 olarak ölçebilirsiniz. “Çocuğum bu şirkette çalışır mı?” sorusunun cevabını düşünün. Ya da “Çalışanlarınıza şirket rozeti dağıtın ve 30 gün süreyle takmasını isteyin. 30 gün aralıksız takan çalışanlar memnundur.”
- Finlandiya-Singapur-Kanada-İzlanda gibi eğitim sistemine imrendiğimiz ülkelerde gençler “Şirketin kendisini geliştirmesini” beklerken Türkiye’de “şirketin onu zorlamamasını” bekliyor.
- Gelişmiş ülkelerde sürekli maker, gamification gibi eğitimler verilmemesine rağmen en iyi maker’lar bu ülkelerden çıkıyor.
- Ergen araştırmasına göre alt ve üst gelir grubundaki kişilerin en büyük rol modelleri halen aileleridir.
- Çalışanlar şirketlerinden problem çözme ve inisiyatif alanı bekliyor ancak önleri kapalı. Bu ön kesme ailelerde de var. Ailelerde de çocuklara sorumluluk verilmiyor.
Yeni Kuşakların çalışma hayatına katılmasıyla neler değişecek hep birlikte göreceğiz.